Sihir

 

Sihir de büyük günahlardandır. Sihir, sözlükte, sebebi gizli ve ince olan şey demektir. Din örfünde ise, sebebi gizli olan ve gerçek olmadığı kabul edilen şeye denir ki, göz bağcılık ve hilekârlık şeklinde cereyan eder.

Türkçe'mizde buna "Büyü" ve "Efsûn" diyoruz. Bunu san' at edinene de" Sihirbaz" adı verilir.
Sihrin tarihi çok eskidir, ilkel topluluklara kadar dayanır.

Sihrin değişik yolları ve pek çok çeşitleri vardır.
Gerçekle ilgisi bulunmayan ve sırf gözbağcılıktan ibaret olan sihir olduğu gibi, gerçek netice ve etkileri olan sihirler de vardır.

Büyük Müfessir Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR, Fahreddin Râzi'nin, tefsirinde işaret ettiği sihrin sekiz çeşidini açıkladıktan sonra, bunları şöyle özetliyor:
"Buraya kadar saydığımız sekiz kısım sihir, dönüp dolaşır iki esas ta toplanır.

Biri, sırf yalan, dolan, sadece saçmalama ve iğfal olan söz veya fiil ile etki yapan sihir, diğeri de az çok bir gerçeğin su-i istimal edilmesiyle ortaya konan sihirdir. Sihrin bütün niteliği; hayali, hakikat zannettirecek şekilde insan ruhu üzerinde aldatıcı bir tesir meydana getirmekten ibaret olduğu halde, bunun bir kısmı tamamıyla hayal, diğer bir kısmı da bazı gerçeklerle karışıktır."

Sihrin en büyük tesir; ruhlar üzerindedir. Düşünceleri bozar, gönülleri çeler, ahlâkı perişan eder. Karı ile kocanın arasını ayırır, aile yuvasını yıkar. Komşuları birbirine düşürür, toplumu büyük fitnelerle karşı karşıya bırakır.

İşte bunun içindir ki dinimiz sihri yasaklamış, sihirbazların kötü ruhlu insanlar olduklarını, dünyada da, ahirette de perişan olacaklarını bildirmiştir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

"Büyücü nereye varırsa iflâh olmaz."Taha:69 buyurulmuştur.

Hiç şüphe yok ki öyledir; karı ile kocayı birbirinden ayıran, aile yuvasını yıkan; komşuları, dostları birbirine düşüren, toplum fertleri arasındaki birlik ve bütünlüğü bozan insan kötü ruhludur. Cenâb-ı Hak böylelerine hiç bir vakit mutluluk nasip etmez.

Buharî ve Müslim'in rivayet ettikleri metni yukarda geçen hadis-i şerifte ferd ve toplumları mahveden yedi günah sayılırken bunlardan bir tanesinin de büyü olduğu bildirilmiştir.
Sihirbazın sihir yapması günah olduğu gibi bir müslümanın herhangi bir probleminin çözümü için sihirbaza gitmesi de aynı şekilde günahtır. Çünkü bu, onu tasvip ve ona inanma anlamı taşır.
Peygamberimiz: "Bazı şeyleri uğursuzluğa yoran ve başka birine bu tür yorumlar yaptıran, fala bakan veya baktıran, sihir yapan veya yaptıran bizden değildir. Kim bir falcıya gider de onun söylediğini doğrularsa o kimse Muhammed'e (S.A. V) indirileni inkâr etmiş olur."Et-Terğib ve't'Terhib,C.4 s.33 buyurmuştur.

Konu ile ilgisi olması bakımından kehanet ve falcılıktan da kısaca söz et- mekte yarar vardır. Çünkü dinimiz kehaneti de falcılığı da yasaklamış, bunların hurafe, aslı olmayan saçma şeyler olduğunu bildirmiş, bunlarla mücadele etmiştir.